CGB

8 Mart Yaklaşırken…

   Av. Ceren Gülşah BULDU

Kadına yönelik şiddete,  yazılı ve görsel basında an be an şahit oluyoruz ve kimi zaman şiddeti yaşıyoruz! Tahammül edemediğimiz olaylara dair toplumda istediğimiz değişimleri sosyal medyada adeta haykırıyoruz.

 

Fakat, günden güne artan kadına ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesine ve azaltılmasına dair yeterli yaptırımlar getirilmedikçe; ister yazılar kaleme alalım, ister sağ duyu çağrılarında bulunalım bu çabamızın  kısır çevremizden öteye geçemeyeceğini de biliyoruz. İstatistiklere göre 2018’de 440 kadının öldürülmesi ve cinsel şiddete maruz kalan kadın sayısının 317’yi bulması ülkemizdeki ceza hukuku normlarının yeterli olmadığını ortaya koymasından da bunu açıkça görüyoruz.

 

Değişim adına neler yapılmalı?

 

Öncelikle, şiddete yönelik koruyucu, önleyici ve caydırıcı niteliklere haiz hukuk kurallarının getirilmesi gerekiyor. Kadına ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesinin ve yeterli korumanın sağlanmasının gerekliliği her dönem tartışma konusu oluyor ama bir türlü gerektiği gibi hayata geçirilmiyor veya geçirilemiyor!

 

Ülkemizde bunu sağlamakla sorumlu olan, kanun koyucu yasama organı pek tabii Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.

 

TBMM’DE ŞİMDİYE KADAR BU DURUMA SEYİRCİ KALMAYAN  KİM VAR?

 

Mecliste yaptığı çalışmalar ve sunduğu kanun teklifleri ile aktif rol oynayan ve aynı zamanda avukatlık mesleğini icra etmiş olan CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu  örnek bir isim olarak öne çıkıyor. 

 

Nurhayat Altaca Kayışoğlu, 30/11/2018 tarihinde “Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması” hakkında kanun teklifi sundu.  Kadına ve çocuğa karşı şiddet fiillerinde ceza kanununun amaçlarından biri olan genel önlemenin daha etkin hale getirilmesi ve bu yolla kadınların ve çocukların hak ve özgürlüklerinin daha etkili bir şekilde korunması hedeflendi. Buna göre ;

 

- 5237 sayılı Kanun’un 29. Maddesine eklenen fıkra ile “Namus saikiyle ve cinsel Saiklerle kadına ve çocuğa karşı tasarlanarak işlenen suçların” haksız tahrik indirimi kapsamından çıkartılması amaçlandı.

 

       - 5237 sayılı Kanun’un 51. Maddesinin 1. Fıkrası değiştirilerek “Kadına ve çocuğa karşı tehdit veya cebir kullanılarak işlenen suçlara ilişkin mahkumiyet kararları doğrultusunda verilen hapis cezasının” erteleme kapsamından çıkartılması amaçlandı.

 

       - 5237 sayılı Kanun’un 96. Maddesinin 2. Fıkrasının a bendinde yapılan değişiklikle daha önce gebe kadına diye yazılmış olan ibare çıkartılıp ve kadına ibaresi eklenerek, gebeliğin dışında da eziyet yapılması halinde yapılanın suç olması amaçlandı.

 

      - 5237 sayılı Kanun’un 102. Maddesinin 4. Fıkrasına eklenen cümle ile ‘cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddete uygulanacak kasten yaralama fiiline ilişkin cezasının iki katına çıkartılması amaçlandı.

  

Sadece birkaçını açıkladığım kanun teklifleri dahi her vatandaşın “caydırıcı yaptırımlar uygulanmalı” isteğine de çözüm olabilecek nitelikte iken; TBMM Başkanlığı’na sunulan yasa teklifleri “inceleme” adı altında bilinçli olarak ne yazık ki yıllarca komisyonda bekletiliyor. Ve bu nedenle kanun niteliğini kazanamayıp, uygulama alanı bulamıyor. KAYIŞOĞLU’nun ilk olarak 2015 yılında sunduğu kanun teklifinin yaklaşık 4 yıldır  komisyonda incelemede olduğu görülüyor!

 

Müftülere nikah yetkisini öngören düzenleme meclisten geçip,  Resmi Gazete’de yayımlanarak kısa sürede yürürlüğe giriyor fakat kimi nikahların ardında bıraktığı kadın cinayetlerine engel olacak yasa teklifleri meclisten bir türlü geçemiyor.

 

BOŞANMA DAVALARINDA AİLE ARABULUCULUĞU HEDEFLENİYOR!

 

Adalet Bakanlığı boşanma davalarında 'Kamu düzenine' ilişkin ve 'kadına şiddet' konuları hariç olmak üzere aile arabuluculuğunun getirileceğini açıkladı. Her ne kadar 'Kamu düzenine' ilişkin ve 'kadına şiddet' konuları ayrık tutulsa da boşanma nedenlerinde fiziksel şiddet ile birlikte psikolojik şiddet de ön planda olduğundan bu durum uygulamada birçok soruna yol açacak.

 

Ülkemizde korunma talebinde bulunduğu halde güvenliği sağlanamayan birçok kadın sadece boşanma isteğini dile getirdiği için erkek tarafından cinayete kurban gidiyor.  Bu çekince içinde olan birçok kadın aynı zamanda aile ve toplum baskısı sebebi ile uğradığı fiziksel şiddeti dahi  saklamak zorunda kalıyor.

 

 Dolayısıyla, boşanma, çocukla kişisel ilişki kurma, tazminat ve nafaka davalarına getirilecek aile arabuluculuğu uygulamasıyla zaten mağdur olan kadın bir kez daha erkekle yüzleşmek zorunda bırakılacak.