7
    Her alanda olduğu gibi siyasette de kadın olmanın zor olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Siyaseti, siyasetçi olmayı bir kadın siyasetçiden dinlemek istedik ve siyasette yaptığı çıkışlarla, verdiği önergelerle ve eylemleriyle dikkat çeken CHP 26. dönem İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Gamze Akkuş İlgezdi ile siyaseti, kadının siyasetteki yerini konuştuk 2 Aynı zamanda Sosyal Dönüşüm Vakfı kurucusu da olan İlgezdi, “Kadın sorunu partiler üstü bir sorundur. Mecliste bulunan tüm kadın vekillerin, kadın sorunlarına, kadın haklarının gasp edilmesine karşı duyarlı olmasını, ortak bir platformda buluşmamız gerektiğine inanıyorum” dedi. Türkiye’de kadın siyasetçi olmak sizin için ne ifade ediyor? Öncelikle bu ülkede kadın olmak zor.  Bugünkü ortamda, eğer iktidar partisinden değilseniz siyasetle ilgilenmek, milletvekili olmak da kolay değil. Dolayısıyla kadın siyasetçi olmak zor bir durum. Kadınların, hayatın her alanında, var olmak için, erkeklerden daha fazla emek, enerji ve sabır göstermeleri gerektiği bir gerçek. Siyasette ise bu çaba daha da artıyor. Türkiye’de siyasetin dili, yapılış biçimi ne yazık ki çok erkek.  Bir kadın milletvekili olarak ben, sadece kadınların muhatap olduğu sorunlarla, hak ihlalleriyle ilgilenmenin ötesinde, yaşadığımız tüm sorunlara, olaylara kadın bakış açısıyla yaklaşmak durumundayım. Bu benim kadın olarak görevim. Bunu gerçekleştirmek çok kolay olmuyor ne yazık ki. En temel insan haklarının bile rahatlıkla ihlal edildiği bir ortamda, çoğu erkek bir kalabalığa, “siyaset yapma biçimimizi değiştirmeliyiz” demenin bir anlamı kalmıyor. İkna süreçlerini işletmek, birlikte çözüm yolları aramak,  geniş halk kitlelerinin çıkarlarını kişi, grup, parti çıkarlarının önüne koymak, ezilen, ötelenen dezavantajlı grupların sorunlarına öncelik vermek gibi ideallerin ne yazık ki bugün için karşılığı yok. Bu da bu konularda duyarlı bir kadın vekil olarak, zaman zaman bulunduğum ortama yabancılık çekmiyor değilim. Ama biliyorsunuz kadınlar, ısrarcıdır, eğer inanıyorlarsa asla vazgeçmezler. Benim motivasyonum da buna olan inancım. Türkiye’de siyasetin yapılış biçimini değiştirmek için çabalamayı sürdüreceğim. 3 Kadına yönelik şiddet her geçer gün artıyor. Bu alanda sizin vekil olmadan önce de kurucusu olduğunuz Sosyal Dönüşüm Vakfı çatısı altında gerçekleştirdiğiniz çalışmalar var. Bize kadınlara yönelik yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Sizin de bahsettiğiniz gibi Sosyal Dönüşüm Vakfı olarak toplumun dezavantajlı kesimlerine (ki bunların başında kadınlar geliyor) yönelik çalışmalar yürüttük, yürütmeye de devam ediyoruz. Ben kadına yönelik her türlü ayrımcılığın, şiddetin, ötekileştirmenin sadece yasal önlemlerle sağlanamayacağına sosyal ve kültürel bir dönüşüm sağlanması gerektiğine inanıyorum. Bu dönüşüm ise yalnız kadınların hakları ve sorunları konusunda bilinçlenmesi, farkındalık yaratması ile sağlanamaz. Kadın sorun yaşıyorsa, bu sorunun kaynağı olan erkeklerin dönüşümünün sağlanması gerekir. Bu dönüşüme de ancak anaokulundan başlayarak, eğitim sistemimizin içine cinsiyet eşitliği dersleri koyarak başlayabiliriz. Bir sivil toplum kuruluşu olarak biz, 1500 erkeğe kadına yönelik şiddete karşı eğittik. Almanya’dan aldığımız bir modelle gerçekleştirdik bu eğitimi. Her bir erkek, haftada 35 saat şiddet eğitimi aldı. Bu eğitimler uzman psikolog ve uzman sosyologlar tarafından yürütüldü. Sonuçları eğitime katılan erkeklerin; eşleriyle, anneleriyle, sevgilileriyle oturup konuştuk. Dönüşümleri de oldukça olumlu şekilde oldu. Bu çalışmaya devam ediyoruz. Vekil olduktan sonra, doğal olarak kadın sorunları ile daha fazla ilgilenmeye başladım.  Haklısınız kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin kadınlar için en karanlık döneminden geçiyoruz. Bırakalım, kadınların süregelen sorunlarını ele alıp çözüm getirmeyi, var olan kısıtlı haklarımız bile ellerimizin arasından kayıyor. Şiddet, eğitimsizlik, erken yaşta evlilik gibi sorunlarımız katlanarak artıyor. Biliyorsunuz şimdi Güneydoğu ve doğu illerimizde yaşanan savaş hali, kentlerimizde patlayan bombalar herkesten çok kadınları vuruyor. Evlat acısı içimizi kavuruyor. Ben sürekli dile getiriyorum, kadın sorunu partiler üstü bir sorundur.  Şiddetten de, eğitimsizlikten de, işsizlikten de, yoksulluktan da, çocuk yaşta evlendirilmekten de sahip olduğumuz inançlar ve siyasi görüşler bizi kurtarmıyor. Bu sorunlar hangi partiden olduğumuza bakmıyor bizim. Dolayısıyla bizler de bu sorunlar karşısında parti aidiyetimizi bir kenara bırakmak ve ortak mücadele etmek zorundayız. 8 CHP Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi olarak Cumhuriyet Halk Partisi'ni,  Türkiye konjonktüründe muhalefet olarak başarılı buluyor musunuz? Tabi ki başarılı buluyorum.  Özellikle yaşadığımız dezenformasyon, algı yönetimine karşı durmaya çalışmak başlı başına büyük bir çaba gerektiriyor. Türkiye son derece olağanüstü bir dönemin içinde. Parlamenter sistemin işletilmesi, ırkçılığın ülkenin bütününe yayılmasının önüne geçilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü mağdurlarının desteklenmesi,  iç ve dış güvenlik sorunları, iş yaşamının içinde bulunduğu kriz,  kadınlarımızı ve çocuklarımızı tehdit eden şiddet ve cinsel istismar gibi konularda kamuoyu oluşturulması ilgilendiğimiz sorunlardan bir kaçı. Cumhuriyet Halk Partisi, laik, demokratik parlamenter sistemin şu anda tek güvencesi.  Sistem büyük bir tehdit altındayken ve cumhuriyetin tüm kurum ve kuruluşları büyük yara alırken, bize düşen görev de artıyor. En büyük sorun da TBMM’nin işlevsiz hale getirilmesi. Bu, bizim muhalefet etme görevimizi alabildiğine zorlaştırıyor. Öte yandan iktidar partisi elinde tuttuğu medya gücü ile inanılmaz bir bilgi kirliliği yaratıyor. Bununla mücadele etmek zaten başlı başına bir iş. 4 Parlamenter sistemin işlemediğini mi söylüyorsunuz? İşlemiyor. Sistemin berhava edilmesini engellemek, Meclis’i çalıştırmak başlı başına bir iş. İktidar partisi "Getirdim oldu, yaptım oldu" mantığıyla ilerliyor. Cumhurbaşkanının tarafsızlığından söz etmek mümkün değil. Yargıyı yürütmenin emrine sokmak için her türlü yasal düzenleme zorlanıyor. İktidar partisi, “halkın iradesiyle geldik”, diyerek, tek parti bile değil, tek adam yönetimine yelken açmış durumda. Muhalefeti oluşturan yüzde 50’yi umursamıyorlar. Demokrasinin en temel ayakları, yargı, yasama, yürütme bağımsızlığından söz etmek artık çok zor. Basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil, akademik özgürlük tehdit altında. Bir korku imparatorluğu yaratılmış durumda. Buna teslim olmadan, elimizdeki tüm imkan ve güçle mücadele etmeye devam ediyoruz. Birleşik bir muhalefet oluşturmak, tüm demokrasi güçlerini aynı talepler etrafında birleştirmek gibi çok zor bir görevimiz var ayrıca. Bunu başarmak zorundayız ki, eksik de olsa, yaralı da olsa var olan sistemi hiç değilse korumayı başaralım. .1 - Parti içindeki muhalefetle ilgili düşünceleriniz nedir? Cumhuriyet Halk Partisi bir sosyal demokrat parti. Bir lider partisi değil. Parti içinde sağlıklı bir çoğulcu yapının bulunması olsa olsa parti politikalarını geliştirecek, partinin başarısını artıracaktır. Ben farklı eğilimlerin, parti hukuku içinde kalarak kendini var etmesini sağlıklı buluyorum. Siyasi tartışmanın geliştirici olduğuna inanıyorum. Bu farklılıkların ortak bir akıl oluşturmasını önemsiyorum. İkna süreçlerinin işletilmesinin demokrasi açısından son derece sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin devasa sorunları var. Tabi ki her birini tartışacağız. Birbirimizi ikna etmeye çalışacağız. Kendi görüşlerimizi çoğaltmak için çabalayacağız. Ancak sonuçta partinin verdiği kararı saygıyla karşılayıp, parti politikalarını yaygınlaştırmak, partiyi iktidara taşımak için omuz omuza çalışacağız. Şu anda ülkenin, CHP’ye çok ihtiyacı var. Partimiz bunun bilinci ve sorumluluğu ile hareket edecektir. Türkiye bir iç savaşa sürükleniyor. Bu konuyu bir kadın, bir anne ve bir siyasetçi olarak yorumlar mısınız?  Bu sorun için neler yapılmalı? Güneydoğu’dan başlayan bir savaş var. Bu savaş hızla ülkenin her yerine dağılıyor. 1 Kasım Genel Seçimleri'nden sonra, göreve yollandığım ilk yer Diyarbakır’ın Sur İlçesiydi. Yakın zaman öncede Kilis’de bulundum. Tabi bu süre içerisinde Ankara’da, İstanbul’da bombalar patladı. Yani aklınıza gelebilecek birçok yerde bombalar patladı, çok canımızı kaybettik. Bu süreci değerlendirdiğimizde kanın mutlak suretle durması gerektiğini söylemem lazım. Bu kanın, Meclis zemini içerisinde durdurulması için ortak bir platform oluşturulması gerekiyor. Dökülen kanın tetikleyicisi olan Güneydoğu’daki sorunun çözüm yeri, Meclis’tir. Her yerde terör var. Bunun birçok nedeni var. En önemli neden toplumun kimyasının değişmesi. Toplumun değerleri çöktü. Ortak değerlerimiz ortadan kalkıyor. Dolayısıyla bizi birbirimize bağlayan bağlar zayıflıyor. Gitgide daha hırçın ve daha saldırgan insanlar haline geliyoruz. Bir taraftan insanları dışarı çıkartmıyorlar, diğer taraftan da vatandaşlarımız sokağa çıkamaz hale geldi. Biz kadınlar bu ülkede en büyük bedeli ödeyenleriz. Çocuklarını çatışmaya, teröre kurban verenler kadınlar, ekonomi bozuluyor işten önce kadınlar çıkarılıyor. Bu tür kaosların, bu tür kötü koşulların en büyük faturasını ilk kadınlar ödüyor. Önce kadınların ayağa kalkacağına inanıyorum ben. Bu toplum, barış talebiyle ayağa kalkmalı. İnancı, siyasal görüşü ne olursa olsun, insanların barış talebini yükseltmesi gereken günlerdeyiz. Sendikaların, odaların, STK’ların  desteğiyle bu ülkede barış yeniden inşa edilmeli. Bu karanlıktan çıkmak istiyorsak öncelikle bu ülkeyi güllük, güneşlik bir hale getirmeliyiz. Sonrasını sonra konuşuruz. DSC_5562 Son olarak Ataşehirlilere neler söylemek istersiniz? Ataşehir halkını öncelikle selamlıyorum. Her birine sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Yaklaşık 7-8 yıl yerelde görev yaptım, şimdi Meclis’teyim. Her zaman desteklerini, dostluklarını yanımda hissettim. Bu benim için çok kıymetli bir hazine. Türkiye'nin ya da İstanbul'un genel durumu bir kenara, Ataşehir'in aydınlık yüzünü gördüğümde, yüzüm tebessümle şekilleniyor. Çünkü İstanbul'un en aydınlık semtlerinden birisi Ataşehir.  Kardeşliğin, dostluğun en iyi pekiştirildiği semtlerden birisi.  İnsan olmanın gerekliliğinin en iyi hissettirildiği yerlerden biri olarak yoluna devam ediyor. 5 1