DSC_00401111
Saadet Partisi Ataşehir İlçe Başkanı Adem Boz, Ataşehir'de Gündem Gazetesi'ne anayasa değişiklik paketi ile ilgili çok önemli bilgiler verdi. Neden 'Hayır' dediklerini açıklayan Boz,  " Meclisin feshi konusu milli iradeye tehdittir. Seçilme yaşının 25'den 18 'e düşürülmesi maddesi akıl almaz bir maddedir. 18 yaşındaki bir kişiye, daha ehliyet bile vermiyorsunuz. Hatta ve hatta üniversitenin herhangi bir fakültesinden mezun bile etmiyorsunuz. Ama bu sistemle gelip o kişiyi Milli Eğitim Bakanı yapabiliyorsun. Bu durum sadece popülist bir anayasa olduğunun göstergesidir" şeklinde konuştu Referanduma gidilecek 18 maddelik anayasa paketi ile ilgili neler söylemek istersiniz? Anayasa değişikliği ile getirilecek Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nde; sistem bakımından bir değişiklik yapılmıyor. Sadece belli kurumlardaki güçler tek bir kişide toplanıyor. Anayasa'da bir değişiklik olacaksa maksimum derecede toplumun ortak karar verdiği mutabakatlar sağlanmalı. Halk şuanda yarı yarıya bölünmüş durumda. Görüyoruz ki bu anayasadan çıkan durum pek de sağlıklı olmayacaktır. Gerilerek ve kutuplaşma ile yapılan kampanya; bir tarafı memnun etse de, diğer tarafı memnun etmeyecektir. Dolayısıyla biz diyoruz ki; AK Parti'nin seçmenleri için de iyi olacak verilecek 'Hayır' oyu. Birçok konuda halkını mağdur eden bir partinin getirmiş olduğu bir metin var. Biz burada AK Parti'li vatandaşlarımızın da iyiliğini istiyoruz. Saadet Partisi; milleti için doğru olan kararları söylemekten asla çekinmez. Bizler ancak ve ancak hak namına inandığımızı söyleriz. Sorumluluk bilinciyle hareket ederiz. Herhangi bir yapıya eklenmeyecek kadar da güçlü bir partiyiz. Bize birileri bir şeyler diyecek diye yalakalık yapacak bir parti de değiliz. Saadet Partisi olarak da birkaç tavsiyede bulunabiliriz. Öncelikle sonradan pişman olacakları cümleleri kurmasınlar. Özellikle, şuanda hayır oyu verenlere tabir ettikleri hain, bölücü laflarını kullanmasınlar. Biz Ergenekon, Açılım süreci, Suriye ve Irak Politikalarında yanıldıklarını gördük. Zaten ayrıca FETÖ diyip susmam yeterli olabilir. Mavi Marmara, Avrupa Birliği Uyum Yasaları, ABD'ye peşkeş çekip sonra da ABD'den gelmemeleri, İncirlik Üssü'nün hala açık olması, bu sisteme neden hayır dememiz gerektiğini gözler önüne seriyor. Hayır diyenleri PKK ile aynı safta gösteriyorlar ama geçen günlerde havaalanımıza PKK'nın paçavrasını göndere çektiler. Peki, bu olayda kim suçlu? Devlet olarak bunu tanımışsınız. Bu durum bunu gösteriyor. Saadet Partisi'nin 'Hayır' oyunu çok dikkatli incelesinler. Biz hiçbir zaman kendilerini yanıltmadık. Biz diyoruz ki; yasama organı kuvvetlensin. Önüne engel çıkmasın; sadece onu engelleyecek yargı ve parlamento muhakkak olsun. Milli Selamet Partisi zamanında talep ettiğimiz anayasada; halk, kendi seçmiş olduğu milletvekilini, bakanı ve parlamentoya dışarıdan da müdahale edebilsin şeklindeydi. Daha demokratik bir sistemdi. Ama yeni anayasadaki bu metinlere baktığımızda güç bir yerde toplanıyor ve sorgulanmıyor. Bunu parlamento dahi sorgulayamıyor. Yargı bile sorgulayamıyor. Dolayısıyla biz buna evet diyemeyiz. Bizlerin önüne getirilen referandumun aslında bir kişi oylamasının yanı sıra, getirilen teklifle devletin nasıl yönetileceğini ve devleti yönetecek kişinin yetkilerini belirleyecek olan 18 maddenin seçimidir bu. Burada bir sistem değişikliği yok. Yasama, yürütme ve yargının nasıl kullanılacağına dair de bir değişiklik yok. Yine Saadet Partisi olarak; olmazsa olmazlarımızdan kuvvetler ayrılığı ilkesi, mutlaka ve muhakkak korunmalı. Güçlü bir meclisin şart olduğuna inanıyoruz. Bakanlar için GEN Soru'nun kaldırılması çok şaşırtıcı.  Bu durumdan neden kaçılıyor. Bu durumdan kaçan kişinin tek korkusu vardır; o da sorgulanma korkusu. Kendinizden eminseniz bu GEN Soru önergesini kaldırmazsınız. Denge ve denetleme sistemi muhakkak sağlanmalıdır. Yargı da bağımsız olmalıdır. ABD'de bunun örneğini gördük. Donald Trump Başkan olduğunda 7 tane İslam ülkesinin vatandaşlarını sınır dışı etme kararı aldı. Ama mahkeme dur dedi. Fakat bizim Başkanlık Sistemimizde hangi mahkeme çıkacak da bu gücü elinde bulunduran kişiye yapamazsın diyecek. Ayrıca şuna da değinecek olursak partili Cumhurbaşkanlığı riskli bir durumdur. Meclisin feshi konusu milli iradeye tehdittir. Seçilme yaşının 25'den 18 'e düşürülmesi maddesi akıl almaz bir maddedir. 18 yaşındaki bir kişiye, ehliyet bile verilmezken ülkeyi yönetme yetkisinden bahsediyorsunuz. Hatta ve hatta üniversitenin herhangi bir fakültesinden mezun bile etmiyorsunuz. Ama bu sistemle gelip o kişiyi Milli Eğitim Bakanı yapabiliyorsun. Bu durum sadece popülist bir anayasa olduğunun göstergesi. Parlamentonun 550 vekilden 600'e çıkarılmasının cevabı açık bir şekilde ortadadır; çok daha fazla adam elde edebilmek, daha fazla taraftar toplamak, daha fazla aday göstermek... Yasama Başkan'ın elinde olacak. Bu durumda parlamento ne iş yapacak. Yani bu sayıyı 600 yapmak hiçbir şeye ifade etmiyor. 50 vekilin yıllık 15 milyon lira maliyeti var. 5 yılda bu rakam 75 milyon TL yapar. Sadece bununla da kalmıyor. Bu insanlar ömür boyu da emekli. Bu madde ile yandaşlara koruma ve kollama getirilmiştir. Şuan ki sistemde millet adına kanun çıkarma ve kural koyma yetkisi sadece meclistedir. Fakat bu sistemde ise Cumhurbaşkanına da kararname ile kanun gücünde düzenleme ve kural koyma yetkisi veriliyor. İnanın sindirilecek bir şey değil bu. Bu kadar aldatıldık veya kandırıldık diyenler, bu sistemde birçok yetkiye donatıldığı zaman kandırılırsa ne olacak. Bu sefer çok daha ağır şeylerle karşılaşabiliriz. Hali hazırdaki Anayasada, Başbakan ve bakanlar 55 milletvekilinin önergesiyle 276 milletvekilinin oyuyla yüce divanda yargılanabiliyor. Değişiklik teklifinde ise; Cumhurbaşkanı ve yardımcıları, bakanlar hakkındaki soruşturma önergesi için en başta 55 yerine 301 milletvekiline ihtiyaç var. Önergenin gündeme alınabilmesi için de 276 yerine 360 tane milletvekiline ihtiyaç var. Bundan sonra da yüce divana gönderilmesi için 400 tane milletvekiline ihtiyaç var. Bunu şöyle açıklayacak olursak; geçen haftalarda NASA 7 tane daha gezegen keşfetti. Buraya gitmek için de ışık hızıyla 40 senede gidiliyormuş; işte bizdeki yargılanma işi de o hesap.  'Bizim hayır oyumuzu da başkalarının hayır oyuna benzetmesinler' Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yürütmenin güçleneceği iddia ediliyor. Ancak buna rağmen meclisin yetkileri elinden alınıyor. Benim verdiğim yetkiyle cumhurbaşkanı oluyorsun ama yine benim verdiğim oylarla bana sormadan meclisi feshedebiliyorsun. Bu başlı başına büyük bir sıkıntıdır. Bu sistemde Cumhurbaşkanı sınırsız sayıda yardımcı alabiliyor. İsterse devleti bir aile şirketine çevirebiliyor. Örneğin geçen hafta, Azerbaycan devlet başkanı Aliyev; karısını başkan yardımcısı yaptı. Bu olay şunu gösteriyor ki, bizde de böyle şeyler yapılabilir. Bir günlüğüne Varlık Fonu meselesini duyduk ve geçti. Bu olay ülkenin altına dinamit koymak demektir. Memleketin borcunun gırtlağına kadar dayandığını gösteren bir olaydır. Ülkedeki gelir getiren kuruluşları özelleştirerek para kazanmayı amaçlıyorlar. Türkiye'de Varlık Fonu, varlıkların ipotek edildiği yer olmuş durumdadır Saadet Partisine laf söyleyecek idareciler, önce bir kendilerine baksın. İsrail'le tuttukları işler, FETÖ ile tuttukları işler, Ergenekon'da yaptıkları gözlerinin önüne gelsin. Biz hiçbir partinin yanında değiliz. Madem bir anayasa yapılacak Saadet Partisi olarak 47 yıllık bir tecrübe var karşılarında. Diyoruz ki; yararlanın, fakat onlar tam tersini yaptılar. Bize hayır dedirtmeyin dedik. Fakat onlar çıkardıkları maddelerle yanlış işler yaptılar. Bizim hayır oyumuzu da başkalarının hayır oyuna benzetmesinler. Herkesin bu çağrımıza kulak vermesi çok önemli... DSC_0056